Dert Bebesi 31.Bölüm
31.BÖLÜM
- Nil
Baran, kapıyı gelenlerin yüzüne
kapattıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi kocaman bir gülümsemeyle bize döndü.
“Yanlış adrese gelmişler herhalde, biz kahvaltıy-…” diyerek konuşmaya devam
ederken sırtını yasladığı kapı iki kez sertçe çaldı.
“Suratlarına kapattın Baran, yanlışsa açıp
söylesen mi bunu insanlara?” İkisinin tepkilerinden, kapıdakilerin yanlış falan
gelmemiş olduğunu tabii ki anlamıştım. Bu garip tavırlarla inandırıcı
olduklarını düşünüyorlar mıydı bilmiyordum.
“Çalar çalar giderler canım, laf mı
anlatayım şimdi iki saat?” Baran, bir bana bir de Uras’a çevirip durduğu
bakışlarıyla uzatmaya devam ettiğinde göz devirip kapıya doğru ilerledim. Konu
uzadıkça darlanıyordum.
Yanına ulaştığım Baran’ı kapının önünden
ittirmek için kolundan tuttum. Dirense asla yerinden kıpırdatamazdım ama artık
kaçışı olmadığını kabullenerek yana çekildi. “Aç kalacağız bu sabah da anasını
satayım.” diye homurdandığını zar zor duyabilmiştim.
Kapıyı açtığımda, biraz önce çok az
görebildiğim iki kişi tam olarak karşımdaydı. Kapıya yeniden vurmak için
hazırlanan kadınlardan birinin eli ben kapıyı açtığımda havada kalmıştı. Kapıyı
yine Baran’ın açtığını düşünmüş olacak ki direkt söylenmeye başladı. “Ne
yapmaya çalışıyorsun Baran ya?”
Cümlesini bitirdiğinde yanındaki diğer
kadın kendisini bir nevi dirsekleyince beni fark edebildi. Bakışlarımız
kesiştiğinde kaşları aniden çatıldı. Ben tepkisizce bakmaya devam ediyordum.
Kim oldukları hakkında bir fikrim yoktu, tanışana kadar nötr kalmak daha
mantıklı gelmişti.
“Misafiriniz olduğunu bilseydik habersiz
gelmezdik Baran’cım. Ama kapıyı yüzümüze kapatman da hoş olmadı.” Beni
incelemeye devam eden kadının aksine diğeri arkamda duran Baran’a bakarak
konuşmuştu.
“Habersiz gelişiniz şok yarattı bana
biraz… Ondan kapatmış oldum, şaşkınlıktan yani.”
“Gelmediğimiz bir yer değil canım, niye
şaşırdın?” Gözlerini benden ayırmamakta ısrarcı olan kadına boş bakışlar atma
ısrarımdan bu cümleyle vazgeçerek daha yakınımda olduğu için Uras yerine,
Baran’a baktım. Belli ki bu ikili daimi misafirleriydi, neyin peşindeydiler?
Baran anlamsız yükseklikte bir gülüşle
kolunu omuzuma attı. “Aynen aynen…” Geçiştirir gibi konuştuktan sonra eliyle
kapıdakileri işaret etti. “Bunlar Esin ve Sanem. Sanem bölümden arkadaşım, Esin
de onun yakın arkadaşı.” İşaret sırasına göre, bana kilitlenen esmer kadın
Esin’di. Saçları kızıla çalan diğer kadın ise Sanem…
Başımı hafifçe salladım. Bu kadro bana
yavaş yavaş tanıdık gelmeye başlıyordu ama sessiz kalmayı tercih ettim. Baran
beni omuzumdan sabitlediği için Uras’a dönemiyordum, asla konuşmayıp geride
durmasının anlamı neydi bilmiyordum.
“Sen de Azra olmalısın herhalde?” Sanem
abartı bir gülümsemeyle bana baktı.
“Azra?” diye mırıldandım sorar gibi.
Arkada bayıldığından şüphelendiğim Uras nihayet hareketlenerek yanımıza geldi.
“Azra, Baran’ın kız kardeşi güzelim. Ve hayır, Azra değil. Nil, sevgilim.
Bahsetmiştir Baran mutlaka.”
Uras hariç hepimiz Baran’a döndüğümüzde
sertçe yutkundu. “Bahsettim tabii, yani ben bahsederken tam sevgili değildiniz
ama konuştuğunuzu söylemiştim Sanem’e. Değil mi Sanem?”
Sanem tam konuşacakken göz ucuyla Esin’e
baktı. Baktıktan sonra ise şaşırmış bir ifadeyle bize döndü. Bütün bunlar
oldukça hızlı yaşanmıştı ama benim bütün dikkatim bu ikilide olduğu için
rahatça yakalayabilmiştim.
“Hatırlayamadım hiç, laf arasında
kaynamıştır pek ciddi bir durum değildi galiba.” Hızla manipüle olmasına
kendimi tutamadan kısık bir sesle güldüm. Bugün herkes kötü oyuncu tarafından
kalkmıştı sanırım.
“Komik olan nedir?” Gülerken hafifçe eğmiş
olduğum başımı Esin’in iğneleyici sesiyle eski konumuna getirdim. Göz teması
kurmayı oldukça sevdiğini kısa sürede anlamıştım, çekinmeden bakışlarımı
gözlerine diktim. O sırada nasıl bir enerji yaydığımdan haberdar değildim ama
Uras’ın parmakları sakinleştirmek ister gibi belime dolandı.
“Oldukça açık aslında ama siz bana
odaklanmaktan fark edemediniz sanırım.” Normal bir şeyden bahsediyormuş gibi
sakince konuşmuştum. Ama benim aksime hissettikleri açıkça yüzünden ve beden
dilinden okunabilen Esin pek sakin durmuyordu.
“Anlayamadım.” Bastıra bastıra konuşurken
beni gayet doğru anladığı belliydi.
“Esin biz artık gidelim, çok vaktimiz yok
zaten. Buralardan geçince bir sürpriz yapalım demiştik, başka zaman görüşürüz
artık.” Sanem, Esin’e yönelik konuşsa da Esin ona bakmamıştı.
“Aynen, okulda görüşürüz o zaman. İyi
günler size.” Baran, Sanem’i tamamlayınca ben ne olduğunu kavrayamadan Sanem,
Esin’i çekiştirmeye başladı ve ardından da Baran yeniden kapıyı kapattı.
Kapanan kapıya bakmayı bırakıp halen
belimde gezinen parmaklardan kurtulduktan sonra bir şey söylemeden mutfağa
geçtim.
“Kahvaltı hazırdı zaten, oturabiliriz.”
Birkaç saniye hiçbir hareketlilik
duymadım, muhtemelen birbirleriyle bakışıyorlardı. Onları beklemeden
sandalyelerden birini çekip oturdum. Tek sıra halinde mutfağa girdiklerinde
ikisi de dikkatlice bana bakıyordu.
‘Ne oldu?’ anlamında kafa salladım.
“Fırtınadan önce yiyebildiğim kadar
yiyeyim en azından. Belli ki bu sessizliğin sonu hayırlı değil.” Baran bana
selam veriyormuş gibi eliyle göğsüne vurduktan sonra tabağına kahvaltılık
doldurmaya başladı. Uras onun aksine sessizce sandalyesini çekip oturdu. Elini
hiçbir şeye uzatmadığında üzülmüş gibi dudak büküp dirseğimi yasladığım masada
ona doğru eğildim. “Kovmuş gibi olduk misafirleri, ona mı üzüldünüz?”
“Ben üzülmedim çok ya, sen kardeşim?”
Baran, ağzına tıkıştırdığı benim neredeyse bir öğünüm eden parçayla yarı
anlaşılır şekilde konuşup Uras’a baktı. Uras elini alnına atıp ovuştururken
tıslar gibi mırıldandı. “Sus kardeşim.”
Başımı iki yana sallayarak tabağıma
döndüm. Günlük bir konuymuş gibi ağzıma bir parça peynir atıp devam ettim.
“Telefonda sesini duyduğum kişi Esin’di.” Emin olduğum için soru sormak yerine
hatırlatır gibi konuşmuştum.
Uras okuldayken arkadan sesini duyduğum
kişi net olarak Esin’di. Bütün hikâye tutuyordu.
Tutmayan tek bir kısım vardı. “Hani okulda
Baran yüzünden zorla aynı ortama girmek zorunda kaldığın, arkadaşın bile
olmayan kız. Öyle demiştin değil mi Uras’cım?”
“Yine giren çıkan bana h-…”
“Baran!” Uras’la aynı anda konuştuğumuzda
Baran hızlıca toparlanıp büyük bir parça ekmeği ve peynir tabağını alıp
ayaklandı. “Ben kahvaltıma salonda Kimyon’la devam edeyim, size iyi tartışm- pardon
sohbetler diliyorum.”
Arkasına bakmadan gözden kaybolduğunda
önüme döndüm.
“Yalan söylemedim ki, zorunda kaldığım
için aynı ortamdayım hep. Arkadaşım da değil zaten.”
“Arkadaşın olmak istemediği açık zaten
sevgilim.” dedim son kelimeyi bastırarak.
“Peri…” Bakışlarını sonunda gözlerime
ulaştırmayı başarıp kıstığı gözleriyle bana bakınca kaşlarımı kaldırdım. “Elini
kolunu sallayarak evine girip çıkıyor Uras, bana anlattıklarınla pek tutmuyor
sanki bu.”
“Benim bir ilgim yok sonuçta ona.”
dediğinde saçına asıldım. “Hadi canım! Olsaydı bi de ya?”
Saçlarını çektiğimde yüzünde oluşan ifade
bütün ciddiyetimi bozduğu için tüm sinir bozukluğumla birlikte kendimi
tutamadan gülmeye başlarken, acısını unutmuş bir halde benim ani ruh değişimimi
inceliyordu.
“Peri?”
“Hı?” Gülüşümün arasında zar zor bunu
mırıldanabildim. Uras, sandalyesini bana yaklaştırıp yanaklarımı avuçladı.
“Yavrum neye gülüyorsun, komik olan ne?”
Sorusuyla birlikte gülüşüm hızla söndü.
“Size ne ya komik olandan? Sorup duruyorsunuz?”
“Biz?” deyince kendi kendime Esin ve
Uras’ı tek zamirde birleştirdiğimi fark ederek yüzümü buruşturdum. “Yok siz
falan, sus.”
“Sustum.”
“Aferin, şimdi de yanaklarımı bırak. Böyle
kızamıyorum, balık oldum senin yüzünden.” Bakışları anında, yanaklarımı sıkıca
tuttuğu için öne çıkan dudaklarıma kaydı. “Sen azarlamaya devam etmeden bi tane
öpsem, gözüm açık gitmesin sonra.”
Kısa bir an düşünüp kararımı açıklamak
üzereyken Uras dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı bile. Bir tane öpücükten
kasıt neydi emin değildim çünkü öptüğü halde geri çekilmiyordu.
Üst dudağını öpecekmiş gibi kavrayıp
aniden ısırdığımda inleyerek geri çekildi. “Bu şiddete meylini çözmek lazım
senin, kolumu bacağımı kopartacaksın biraz daha sinirlenirsen.”
“Sinirlendirme o zaman canımın içi,
sinirlendirme!”
Yanaklarımı bırakıp geri çekilmeden önce
gülümseyip burnumu öptü. “Sinirlensen de canının içiyim ama di mi?”
Beni nasıl sakinleştireceğini çok iyi
biliyordu.
Ya da ben zaten sakinleşmeye dünden
razıydım…
~~~
Yorumlar
Yorum Gönder