Dert Bebesi 29.Bölüm

 29.BÖLÜM



- Nil

 

“Gelmiyoruz o zaman, bak son kararın mı?” Gözlerimi devirirken sesime bu tavrımı yansıtmamaya çabaladım. “Son kararım abi evet, uçağa binmeme 10 dakika kala neden fikir değiştireyim?”

“Belki kavga edersiniz son anda, arasana bi o herifi, belki sinirini bozar.” Telefon hoparlörde olduğu için hepsinin sesi birbirine karışıyordu ama bu harika teklifin sahibi tabii ki Demir abimdi.

“Siz kapatmıyorsunuz ki arayayım ya, havaalanına bıraktırmadım ama maşallah taksiye bindiğimden beri konuşuyoruz.”

“Alındık şu an, bir daha aramayız bak.” Mert abim ağlak yapmaya çalıştığı sesiyle konuşurken muhtemelen ensesini kızartacak bir darbe almıştı, çıkan ses kulağımda yankılanmıştı çünkü.

“Ne demek aramayız lan? Her dakika arayabiliriz, sen tetikte bekle Peri. İkinci çalışta açılmazsa o sevgilin midir nedir ondan çıkartırım acısını.”

“Oktay abim nerede ya? En normal olanınızı neden sakladınız?” Bu kez sesi ağlar gibi çıkan bendim. Biraz daha Demir-Mert Özkan ikilisine maruz kalırsam uçağa binemeden bayılacaktım.

“Tuna’yı uyutuyor, Tuna onu istedi yanında.”

Bu bilgi dudaklarımın bükülmesine yol açtı. Kısa bir süreliğine de olsa Tuna’yı yalnız bırakıyor olmak canımı sıkmıyor değildi. Ama bir yandan da ben olmadan abimlerle vakit geçirmenin aralarındaki bağı kuvvetlendirmesi de bir gerçekti.

Uras’ın yanına gittiğimi öğrendiğinde benimle gelmek için direteceğini düşünmüştüm ama beni şaşırtarak abimlerle kalmayı kabul etmişti. Bu hale gelebilmeyi o kadar istemiş ve beklemiştim ki halen inanmakta güçlük çekiyordum.

“Ben olsam ben de Oktay abimi seçerdim, ablasının izinden gidiyor.”

“Evet, küçükken ben ağlıyordum Demir abimle uyumak için her gece değil mi?” Mert abimin söylediklerinin ardından abimin gülüşünü duyduğumda ben de güldüm. “Çok iyi silah ama, her seferinde kıyamayıp yatıyordu yanıma.”

Bu kez ikisi de güldü. Onları dinlerken aynı anda da kulağıma uçağımla ilgili anons dolduğunda ayaklandım. “Sohbetinize doyum olmuyor canım abilerim ama kapıya geçmem lazım artık. İnince yazarım.”

Homurdanma kısmını atlattıklarında Demir abim konuştu. “O mu alacak seni havaalanından?”

“Evet, ben taksiyle gidecektim ama sülalesine sövmüşüm gibi davrandı. Kendi alacak yani.” Abim bir kahkaha patlattığında sırıttım. “Tamam Peri’m, dikkat et.”

İkisiyle de vedalaşıp telefonu kapattıktan sonra son kontrolden de geçip uçağa bindim.

Uras’ın bana ilk ‘yanıma geliyorsun’ teklifinin üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti. Ben yanına gitmeden önce sınavlarının bitmesini bekleme taraftarıydım ve bugün son sınavına girmişti.

Abimleri ikna etme kısmı zaten ömrümden tahmini birkaç yıl götürmüştü. Ama sonuç olarak yaklaşık bir saat sonra yanında olacaktım.

Uçuşun nasıl başlayıp bittiğini, zihnimden geçen binbir düşünce dolayısıyla anlayamamışken şimdi minik el valizimi bekliyordum.

Bir gözüm hareket etmeye başlayan bandın üzerindeyken telefonumu çıkarttım. İner inmez hem Uras’a hem de abimlere yazmıştım zaten.

Saati kontrol ettiğimde 9 olmak üzereydi.

Birkaç dakika sonra çantam sonunda gelebilmişti. Alır almaz çıkışa doğru yöneldim. Kapıdan çıktığım anda İstanbul’dakinden oldukça daha keskin bir soğuk bedenime hücum etti. Montum beni bir noktaya kadar korurken hızlıca telefonumu açıp Uras’ı aradım.

“Çıktın mı güzelim?” İlk çalışta açılan telefondan heyecanını yansıtan sesi yükseldiğinde soğuktan donmak üzere olsam da ben de gülümsedim. “Çıktım, kapının önündeyim. Ne tarafa geleyim?”

“Sağına doğru gelmeye başla, taksiler falan var o yönde. Ben de sana doğru geliyorum.” Onayladıktan sonra telefonu kapatıp dediği tarafa adımladım.

Henüz çok fazla gidememişken bana doğru kocaman adımlarla gelen bedeni tanıdığımda adımlarım yavaşladı. Durumun gerçekliğini bir kez daha kavramıştım. Uras’la yeniden yan yanaydım.

Biraz sonra bana sıkıntı çıkartmaması için çantamı yere doğru bıraktım. O sırada Uras da aramızda kalan son birkaç adımı tamamlamıştı. Onun hamle yapmasını beklemeden bedenimi ileriye doğru atıp kollarımı boynuna doğru sardım.

En son yirmi gün kadar önce burnuma dolan kokusunu yeniden soluduğumda kollarım sıkılaştı. Uras, bir eliyle ensemi desteklerken diğer kolunu sıkıca sırtıma dolamıştı. “Hoş geldin Peri.” Kendi kendine mırıldanır gibi konuştuğunda başımı biraz geri çekip yüzüne doğru baktım. Uras’a bakarken boyun fıtığı olma korkusu yaşıyordum arada.

Uzamak için biraz fazla mı büyümüştüm?

“Çok hoş buldum sanırım.” Emin olmamış gibi davranırken bu halime gülüp saç diplerimi okşadı. “Rüya olmadığına emin olmak için biraz zamana ihtiyacım var.”

Başımı sallayarak onayladım. “Benim de.” Ardından içimde kalmasın diye düşünerek dudaklarımı yanağına bastırdım. Hafif yükselmem gerektiği için belimi destekleyip yardım etmişti. “Ben de öpim, burası adil bir ortam sonuçta.”

Ben bu yorumuna kıkırdarken dudaklarını sertçe yanağıma bastırdı. Geri çekilirken kaşları hızla çatılınca ne olduğunu anlayamamış bir halde ona baktım. “Donmuşsun Peri, oyalıyorsun burada beni arabaya geçmedik dikiliyoruz soğukta. Ankara ayazına alışık değilsin sen.”

Yere bıraktığım çantamı kavrayıp diğer eliyle de elimi tuttu. Geldiği yöne doğru giderken ben şaşkınca izliyordum. “Ben ne yaptım ya?”

“Çok güzel sarıldığın yetmiyormuş gibi bir de öptün.”

“Ayıp etmişim.” diyerek hayret eder gibi konuşurken çok da takmamıştı. Adımlarını hızlandırıp beni de peşinde sürüklerken sonunda bir arabanın önünde durduk. Cebinden çıkarttığı anahtarla arabayı açtıktan sonra bana döndü. “Bin hemen, şunu bagaja koyayım ben de.”

Bir şey söylemeden ön yolcu koltuğuna geçtiğimde biraz sonra kendisi de sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırdı. İlk işi ısıtıcıyı açmak olduğunda bu kadar panik olmasına anlam veremeyerek, kemerimi takar takmaz ona döndüm. “Soğukta donup bir daha çözülmeyeceğimden falan mı korkuyorsun?”

“Hasta olursan ya vicdan azabından ya da abinden yediğim darbelerden dolayı öteki tarafa gidebilirim diye korkuyorum.” Abin diye kastettiği kişinin kim olduğu fazlasıyla açıktı. Bu durum beni güldürmeye yeterken Uras da hafifçe gülüp arabayı hareket ettirdi.

Dizimin üstünde duran sol elimde parmaklarını hissettiğimde bakışlarımı oraya çevirdim. Parmaklarımızın birbirine geçmesini sağlayıp ellerimizin ikimizin arasında bir yerde kalmasına sebep oldu.

Yanağımı koltuğa doğru yaslayıp arabanın iyice sıcaklamasının verdiği mayışıklıkla ellerimizi izlemeye başladım. Başparmağımı hafifçe oynatarak tenini okşadığımda elimi daha sıkı kavradı. “Yirmi gün boyunca her anımı, yanımda olsan nasıl olurdu diye düşünerek geçirdim. Şimdi elini tutuyorum ve bu fazla uçarı geliyor.”

Gözlerini yoldan ayırmayarak konuşmuştu ama onun aksine ben gözlerimi yüzüne dikmiştim. “Biliyorum, sana sarılana kadar bana da öyle geliyordu. Sanki bir daha sarılmayacakmışız, yanına gelmeyecekmişim gibiydi.”

“Ama geldin, yanımdasın.” diyerek birleşmiş halde duran ellerimizi kaldırıp dudaklarına yaklaştırdı. Parmaklarımın üstünü üst üste öptükten sonra bu kez kendi dizine bıraktı.

Huzurla bir nefes alıp arada Uras’ı arada da ilk kez gelmiş olduğum Ankara’yı inceleyerek olduğum yere sindim.

 

~

 

 

“Peri? Uyan güzelim, geldik. Yukarı çıkalım, direkt uyursun.” Kulağımın dibinde yankılanan sesin Uras’a ait olduğunu algılamam biraz sürmüştü. Emin olmak için gözlerimi hafifçe aralayıp kısık gözlerle soluma baktım. “Uras?”

“Söyle yavrum?” Mayışmış bir tavırla gülümsemekle yetindiğimde o da gülümsedi. Kokumu derince soluyarak şakağımı öptü. Bir elinin yanağımda durup boynumu desteklediğini yeni fark ediyordum.

“Ben çantanı alayım sen de yavaş yavaş in. Üşümeden girelim apartmana.” Başımı sallayıp onun çoktan açmış olduğu kemerimi es geçip kapıya yöneldim. Kendisi de hızlıca inip bagaja doğru ilerledi.

Kapıyı açar açmaz esen rüzgar ürpermeme yol açınca dişlerimi sıka sıka arabadan çıktım. Kapıyı kapatıp kaldırıma doğru çıktım ve Uras’ı beklemeye başladım. Hangi apartmana gireceğimiz konusunda bir fikrim yoktum. Yan yana dizili bolca apartman vardı sokakta.

“Gel bakalım.” Yine bir elinde çantam varken bu kez boşta kalan eliyle elimi tutmak yerine omuzumu kavrayıp kendine doğru çekti. Sıcaklığına sığındığımda çaprazımızda duran binaya doğru yürümeye başladık.

Binanın kapısında durunca beni bırakmak yerine konuştu. “5 numaraya bas yavrum.” Söylediğini yaptığımda çok geçmeden kapının açıldığını belli eden ses duyuldu. Kapıyı itip açılmasını sağladım.

Asansöre binip üçüncü kata vardığımızda kapısı çoktan açılmış olan soldaki dairenin önünde durduk.

Kapının hemen arkasında duran kişiyi gördüğümde biraz kendime gelmeye çalıştım. Sonuçta ilk kez tanışacaktık ve sarhoş gibi görünmem hoş olmazdı.

“Hoş geldiniz.” Daha çok bana bakarak söylediği için tebessüm ederek yanıtladım. “Merhaba, hoş bulduk.”

“İçeride selamlaşırsınız bir girelim.” Uras kapıda duran Baran’ı iterek de olsa kendini eve sokunca ben de sessizce takip ettim. Ayakkabılarımı kenara bırakıp yeniden doğrulacakken duvarın kenarından beni izleyen bir çift göz görmüştüm. “Kimyon pek mutlu olmuş gibi durmuyor.” dedim hafifçe kıkırdayarak. Bana yabancı bir maddeymişim gibi bakıyordu.

“Uras dışında kimseye tahammülü yok, üstüne alınma boş ver.” Baran konuşunca Kimyon kendisinden bahsedildiğini anlamış gibi miyavlayarak poposunu sallaya sallaya yanımızdan geçip odalardan birine girdi.

Arkasından bakmayı bırakıp montumu çıkarttım. Uras montumu alıp astı. “Banyo şurası hemen.” Ben sormadan etrafa bakışlarımdan anlayıp tarif etmesine sevinerek banyoya geçtim.

Elimi ve biraz da yüzümü yıkayarak uyku modundan çıkmaya çalıştım. Bir nebze kendime geldiğimde banyodan çıkıp ışık açık olan diğer odaya yani muhtemelen salona ilerledim.

Yanılmamıştım. Girdiğim oda salondu. Baran ve Uras koltuklara geçmişti. Küçük adımlarla yanlarına doğru yürüdüm. Uras’ın ikili koltukta bıraktığı boşluğa oturduğumda Baran da hemen karşımızdaki tekli koltuklardan birindeydi.

Yeni biriyle tanışırken kim olduğu fark etmeksizin genelde gerilirdim. Şimdi de o anlardan birindeydik, dolayısıyla gergindim.

“Tam olarak tanışamadık sayılır. Baran ben, Uras’ın hem çocukluk hem de ev arkadaşıyım.”

Gülümsedim. “Sık sık duydum ismini Uras’tan. Nilperi ben de, memnun oldum.” Uras’ın neyi olduğumu belirtmeye gerek duymamıştım. Aramızdaki çoğu şeyden haberi olduğuna emindim.

“Nilperi mi?” Gözleri büyür gibi olunca hafifçe Uras’a baktım. Adımı hiç söylememiş miydi? Bu kadar şaşırmasına anlam verememiştim.

“Evet de neden şaşırdın bu kadar?” diye merakla sordum.

Eliyle Uras’ı işaret etti. “Ben bu herif olayları iyice romantize edip sana Peri diyor sanıyordum, hani prensesim der gibi falan… Adın cidden Peri’ymiş.” Hayret ederek konuşmasına derin bir nefes vererek güldüm. Uras çok eğleniyor gibi durmuyordu ama bence bu hali daha komikti.

“Manyak mısın oğlum sen? Ben öyle bir tip miyim?” Uras sinirle uyarırken Baran ellerini iki yana açtı. “Geçmişini de hesaba katıy-…”

“Baran!” Uras hırlar gibi sözünü kesse de ben yarı tatlı yarı psikopat bir gülüşle bir ona bir de Baran’a baktım.

“Ama çok ayıp, lafını kestin çocuğun. Anlat Baran ben dinliyorum.”

Uras beni tutup göğsüne doğru hızla yatırdı. “Uykun kaçmadan uyusana sen, arabada üçüncü dakikada sızmıştın. Hadi yavrum, hadi bebeğim.”

Beni ahtapot gibi sardığı için belden yukarımda tek hareket ettirebildiğim yer kafamdı. Ben de kafamı oynatıp Baran’a baktım. “E ama anlatsana, bak boğuluyorum.”

“Hadi oradan kızım, tipe bak damarları pörtledi. Yer bu beni çiğ çiğ.”

“Kızım deme bana!” diye bağırdığımda Uras’ın mırıldanmasını duydum. “Bir daha kızım desen de bana gerek kalmadan Peri parçalasa seni.”

Baran benim ani çıkışımla şok olmuş halde bize bakarken ben de koala gibi sarılmış olan Uras’ı itemeyeceğimi anlayıp pes etmiş ve kafamı da göğsüne bırakmıştım.

Uras bu uslu halimi tamamen sakinleştiğime yormuş olacak ki başımın üstünü öpüp yanağını saçlarıma yasladı. Biraz önceden kalan son heyecan kırıntılarım da uçup giderken Uras’a koala gibi yapışan bu kez bendim.

Ayağa kalkıp salondan çıkmak için hareketlenen Baran’ın, “Kendinden daha delisini bulmuş, ruh hastası herif.” diye homurdandığını işittim.

Bu yüzümü Uras’ın göğsüne gömüp derinden gülmeme sebep olmuştu. Yüzümü yasladığım yer kalbine çok da uzak olmadığından hızlanan atışları çok yakından hissedebilmiştim.

Bunun verdiği huzurla gözlerimi kapattım.

Yirmi gün sonra, yeniden onun göğsünde güvenle uyuyakaldım.

 

~~~


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gözyaşı Kadehleri 27.Bölüm

Gözyaşı Kadehleri 29.Bölüm

Gözyaşı Kadehleri 28.Bölüm